Skip links

Yeryüzünün renkleri

Balkan müziğini yorumlayan ve arşiv oluşturan Muammer Ketencoğlu, “Dünyanın pekçok yöresinden özellikle Balkanlar’dan türlü renkleri topladıklarımı kendi olanak ve sınırlarım çerçevesinde insanoğluyla paylaşmaya çalışıyorum” diyor. Gözleri görmeyen Ketencoğlu müziğin dilini en etkili barış mesajı olarak tanımlıyor.

Muammer Ketencoğlu, 1986 yılına kadar popüler müzikle uğraştı. 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde başladığı eğitim sırasında değişik ülkelerin halk müziğine ilgi duydu. Başlangıçta Çağdaş Yunan Müziği (laika) ve Rebetika ile başlayan bu ilgi, yıllar içinde genişleyerek Balkan müziği ağırlıklı bir temele dayandı. Özellikle 1989’dan sonra folklor araştırmaları üzerine yoğunlaştı. Akademik nitelikli olmaktan çok, dikkatli bir araştırmacı duyarlılığıyla yürüttüğü bu çalışmalarla hem kendi repertuvarını zenginleştirdi, hem de dünyanın dört bir yanından müzik ve belge içeren çok kapsamlı bir arşiv yarattı.

Eski ve yeni Rumca şarkılardan oluşan ilk albümü, “Sevdalı Kıyılar” (Latremmena Akroyalia). 1993 yılında, hazırladığı iki Rebetika seçkisi ise 1994 ve 1996 yıllarında yayınlandı. Ayrıca köklerini geleneksel Doğu Avrupa Yahudi müziğinden alan “Klezmer Müziğinin Öncüleri” başlıklı seçkisi 1995’te ulaştı dinleyicilerine. Halen Kalan Müzik’in yapımını üstlendiği “Halklardan Ezgiler” kaset dizisinin sorumluluğunu yürütüyor. Çoğunlukla, Ketencoğlu seçmelerinden oluşan dizi, belli bir ülke veya bölgenin geleneksel müziğini tanıtmayı amaçlıyor. Muammer Ketencoğlu, 1993 yılından bu yana Hür FM, Mavi Radyo gibi birçok özel radyoda çalıştı. Şu anda Çarşamba günleri Açık Radyo’da 13.30’te başlayan “Tuna’nın Beri Yanı” programında Balkan müziği sunuyor. 
Müziğin alabildiğine ticarileştiği günümüzde, müzisyenin seçtiği türün, öncelikle kendi zihinsel beklentilerine denk düşmesi gerektiğine inanan Muammer Ketencoğlu’nun, her zaman severek yorumladığı müzik, Yunan ve Balkan Müziği. 1993’ten başlayarak “Yeryüzünün Yedi Rengi” adıyla, birçok müzisyeni bir araya getiren ve her yıl yeni bir repertuvarla yinelenen, konserler düzenleyen Muammer Ketencoğlu ile Balkan müziği üzerine konuştuk:

Balkan müziği diye bir kavramdan söz edebilir miyiz? 
Kuşkusuz söz edilebilir. Özellikle geleneksel müziklerde halklardan çok, etkileşim ve coğrafyanın belirleyici olduğunu düşündüğüm için, Karadeniz kıyılarından, Çek topraklarına dek uzanan coğrafya içinde onu diğer bölgelerden ayıran bir Balkan müziği gerçeğinden net olarak söz edebiliriz. Balkan müziği dediğimiz olgunun temelinde, Slav, Anadolu, Yunan, Arnavut ve Rumen müzik geleneklerinin, Balkanlar’ın her bölgesinde değişiklik gösteren çeşitli etkileşim dereceleriyle ortaya çıkan kültürel ve müzikal karışım yatmaktadır. 
Kırsal müzik, bölgelere göre ciddi değişiklikler gösterir. Oysa şehirlerde ortaya çıkan müzik geleneğinde Balkanlılık olarak adlandıracağımız ortak ritmik ve melodik yapılara rastlanır. Ortaklık demek tüm Balkan coğrafyasına yayılan homojen bir müzik geleneği demek değildir kuşkusuz. Bölgelere özgü değişikliklerle birlikte ritmik, makamsal ve üslup açısından bir akrabalıktan bahsediyorum yalnızca. Ritmler çoğunlukla canlıdır ve dünyanın hiçbir yerinde burada olduğu kadar asimetrik (aksak) ritim yoktur. Ayrıca bizdeki uzun hava geleneğini çağrıştıran makamsal ama serbest icra edilen şarkılara – örneğin Romanya’da Doina’lar – sıkça rastlanır. Melodiler doğdukları kaynağın çeşitliliği ile bağlantılı renklilik gösterir. Köy müzik geleneklerinin dışında genel olarak Balkan ve Anadolu müziğinin akraba müzik gelenekleri olduğunu söyleyebiliriz.

Balkan müziği ile ilgilenmenizin kökeninde ne gibi etkiler var? 
Öncelikle çocukluğumda, İzmir’de yaşamam, Yunan ve Balkan radyo istasyonlarını dinlememe imkan veriyordu ve Balkan ezgilerini inanılmaz derecede büyüleyici buluyordum. Bu ilgim sürmekle birlikte kaynak problemi yaşadığım için üniversite yıllarına dek beslenemedi. Bu yıllarda Balkan müziği de dahil olmak üzere dünyanın kaynak bulabildiğim her köşesinin halk müzikleriyle önyargısız bir yakınlaşma sürecine girdim. Latin Amerika’dan Moğolistan’a dek el yordamıyla da olsa insanlığın bugüne kadar yarattığı halk müziği birikimini kaba hatlarıyla kavramaya çalıştım. Yıllardır daha az ilgi gösterdiğim akordeonu bir daha bırakmamacasına kucaklamamla da bağlantılı olarak, kürkçü dükkânına, çocukluğumda beni sarmalayan o büyülü dünyaya dönüverdim. Ama dünyanın tüm coğrafyalarının müziklerine kapılarımı hiçbir zaman kapatmadım. Çünkü müzisyen olarak beni en çok mutlu eden alanı bulmak zorundaydım. Ve bugün Balkan müziği ile ilgili oldukça kayda değer bir koleksiyona sahibim.

Türk ve Balkan müziği arasında nasıl bir etkileşim var? 
Özellikle Türk sözcüğü yerine Anadolu sözcüğünü kullanmak istiyorum. Çünkü Türk müziği diye adlandıracağımız müzik de birçok etkileşimin ürünü, saf değil. Ayrıca etkileşimlerde Anadolu müziğinin merkezinde yer almasını da kabul etmiyorum. Oranları tam olarak tartamasak da etkilerin karşılıklı olduğunu düşünüyorum. 
Anadolu müziği ile en yoğun etkileşime Yunan müziği girmiş. Anadolu’da yaşayan bir buçuk milyon Rum, yüzyıllardan beri paylaşılan ortaklıkları, Anadolu’nun katıksız renklerini mübadele yıllarında Yunanistan’a götürmüşler. Bulgaristan’la görece olarak daha az etkileşim söz konusu. Çünkü Bulgaristan yakın bir zamana dek kırsal ve kapalı kimliğini korumuş. Yine de Bulgaristan ve Makedonya Türkleri, Türkiye Trakyası’nın şarkılarındaki makamsal ve üslup özellikleriyle açıkça görebileceğimiz köprüler kurmuşlar. 
Bulgaristan’ın Pirin bölgesi ve Makedonya halk şarkılarında ve özellikle de şehir müziğinde Anadolu makamlarını sıklıkla bulurken, Türkiye Trakyası’ndaki şarkılarda da hem ritmlerde hem de melodilerde Slav ve Arnavut rengini bulabiliriz. 
Makedonya şehirlerinde Osmanlı fasıl geleneğinden etkilenen ‘çalgiya’ tarzından da söz etmek gerekir. Arnavutluk’un kuzeyi ve Kosova bölgeleri de Anadolu müziği ile yoğun bir etkileşim içine girmiştir. Melodik yapılardaki benzerliklerin yanı sıra, Batı müziğinde bulunmayan koma seslerin Anadolu müziğinde görüldüğü gibi hemen hemen aynen kullanılır. Yine Osmanlı zamanında Arnavut müzik geleneğine adapte edilerek çalınan sazdan ve bir çeşit cura diyebileceğimiz çifteliden (çift telliden gelir) de bahsetmeliyiz. Aynı şekilde Bosna’da “Sevdalinka” dediğimiz aşk şarkılarına saz eşlik eder. 
Makamsal benzerlikler olmakla birlikte Sırp, Rumen, Hırvat ve Macar müzik geleneklerinde Anadolu etkisini biraz daha zor buluruz. Bütün bu etkilerin karşılıklı olarak Balkan coğrafyasında yayılmasında göçer Romanların son derece ciddi bir katkısı olduğunu da ısrarla belirtmeliyim.

Türk müziğinde olmayıp da Balkan müziğinde olan farklı öğeler var mı? 
Elbette. Balkan müziği, Anadolu müziğinin bir çeşit devamı değil. Hem şehir hem de özellikle köy müziği geleneğinde bölgeden bölgeye değişiklik gösteren kendine özgülük ve zenginliklerle doludur. Sofya yakınındaki Şop dağı, Güney Arnavutluk, Makedonya köylerinde yaşayan çok seslilikle Anadolu müziğini bağdaştırmak oldukça güçtür. Hatta müzik gelenekleri hem birbirleriyle hem de Anadolu müziği ile ilgisizdir. 
Bunun dışında genel olarak Balkan toplumlarına baktığımızda, müziğin Anadolu’da olduğundan çok daha yerleşik, çok daha özümsenmiş ve günlük hayatın içine girmiş olduğunu görüyoruz. Coğrafi alanın küçüklüğüne göre son derece zengin ve köklü bir müzik geleneği ortaya çıkmıştır. Zaman içinde; örneğin, Bulgaristan Trakyası köy şarkılarında, Hıristiyanlık öncesi Pagan izlere açıkça rastlanır. Özellikle Balkan toplumlarının yaşadığı sosyalist süreç hem yaşayan halk müziğinin toplanıp korunması hem de devralınan birikim üzerine yeni bir halk müziği geleneği inşa edilmesi açısından büyük kazanımlar sağlamıştır.

Balkan müziğine Türkiye’de ilgi var mı? 
Son on beş yirmi yıldır Batı’da üçüncü dünyanın halk müziğine karşı çok yoğun bir ilgi var. Bulgaristan başta olmak üzere, Balkan müziği ile ilgili seviyeli ve kalıcı ürünler ortaya çıkarma çabasını görüyoruz. 
Yani bir yandan elektronik çalgı ve efektlerle Avrupalı kulağına uydurulmuş sözde folklor çalışmalarıyla, dünyanın en olmadık köşesinden gelen halk müziği birikimini, alabildiğince saflığı ve donanımıyla CD’lerde yan yana bulabiliyoruz. Ülkemizde ilk başta, temelde ticari bir kaygının yattığını söylemeliyiz. Bregoviç’in müziğinin Balkan müziği temel kavramından çok, Sırp, Makedon ve Romanların müziğini temsil ettiğini söylemek yerinde olur. 
Bregoviç’in yaptığı müzik dışında, eğer para kokusu alan pop sanatçılarının birden hücum edip çalıp çırptığı şarkıları saymazsak, bu konuya ciddi bir ilginin varlığından söz etmek güç. Yeniden belirtmeliyim ki Bregoviç Türkiye’de sevilmese belki bu röportaj yayımlanmazdı.

Şu anda ne gibi projelerle uğraşıyorsunuz? 
“Yeryüzünün Yedi Rengi” topluluğu ile nadiren verdiğim konserler, Sumru Balıkçıoğlu ile yaptığım ikili çalışmalar ve bu ikiliye sevgili Brena ve Cevdet’in eklenmesiyle oluşan Balkan müziği grubunun çalışmaları ve Şükriye Tutkun’la verdiğimiz konserler dışında iki aşamalı ve iki albümlü bir projeyle ilgileniyorum. Bunlar zeybeklerden ve Rumeli türkülerinden oluşacak iki ayrı albüm. Önce çalgıma, sesime ve duygularıma uygun zeybeklerden oluşturacağım albüm var sırada. Albümü sevgili Cengiz Onural’la birlikte kurgulayıp hazırlıyoruz. 
Müziğinizle ne anlatmak istiyorsunuz? 
Kendimi anlatmak istiyorum. Müzikal anlamda dünyanın pek çok yöresinde gezinerek topladığım türlü renkleri özellikle de Balkanlardan topladıklarımı kendi olanak ve sınırlarım çerçevesinde insanoğluyla paylaşmaya çalışıyorum. Müziğin kendi diliyle insanın içinde yarattığım sıcacık duyguları, sözcüklerle ve zorlama görkemli müzikal portrelerle yollanacak barış mesajlarından daha üstün ve kendime daha yakın görüyorum. 

AYDE MORİ
Muammer: Az gittim, uz gittim, geçtiğim yerlerden türküler topladım. Bir gün öyle bir yere geldim ki, kokusu başka bir yere bırakmadı beni. Yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başladık. Başta yabancıydık birbirimize, sonra dostlarım oldu her biri. Dağlarla özdeş Balkan yurdundan türlü çiçekler derledik ve bunları türlü yerlere taşıdık. O büyüleyici kokuyu başkaları da duysun diye… Dört kişi yola koyulduk. Az gittik, uz gittik…
Muammer, çocukken politik bilinçlenmesi dahil pek çok şeyi Balkan radyolarını dinleyerek öğrendi, müziklerindense büyülendi. Çeşitli koşuşmalar sonrasında yine kürkçü dükkanı, akordeonuna döndü. Önce Sumru’yla, sonra ötekilerle buluştu.

Brenna: Kuşkusuz müzik evrensel bir dil. Ama bu yalnızca bir başlangıç. Evinizde rahat rahat otururken, müzik sizi alıp nerelere götürmez ki. Gönülden gönüle gezinir. Onunla başkalarının neşesini, kederini tanırız, başkaları da bizimkini. Bize eskileri, tarihi anlatır; kah herkesin kabul ettiği, kah üzerinde tartıştığı basit gerçekleri, zor gerçeklikleri dillendirir. Bizimle gülün, bizimle ağlayın, bizimle söyleyin, bizimle dans edin… Aydemori!
Brenna, Balkan müziğiyle 1984’te tanıştı ve yaşadığı Toronto’da Makedon ve Türk folklor gruplarıyla çalıp söyledi. Türkiye’de kaldığı sürede, hem Muammer, Sumru ve Cevdet’le söyledi, hem de Selim Seslerle birlikte Karşılama adlı grubu kurdu. En son projesi eski İstanbul müziği çalıp söyleyen Amerikalı müzisyenlerden oluşan bir grup olan Orkestra Keyif…

Sumru: Dilini bilmediğin şarkılar dinlemek, üstelik bir de utanmadan onları çalıp söylemek… Tıpkı başka dünyalara yolculuk etmek gibi… Sumru, latincesi sterna hirundo; çatal kuyruklu bir deniz kırlangıcı. Bacakları kısa olduğundan hızlı yürüyemez. Kutup sumrusu her yıl üşenmeden kalkıp bir kutuptan öbürüne göç eder; yolda dünyanın sesini, nefesini dinler.
Cev: Muammer Abi, bir ara birlikte çalmıştık, hatırladm mı?
Cev, 1991’den itibaren Nekropsi’de davul çaldı; 1997’de kendi rızasıyla kaçırılarak grupta vurmalıları teslim aldı.
01 JARNANA 02.14
02 GRABİLE.YANANEMORİ 03.39
03 ULUN FLOGERES 02.12
04 RAZBOLESETSARE SÜLEYMAN 01.56
05 EDİYE 04.05
06 MİLO Mİ E MAGDE 02.54
07 SARAKA İNİMAME 06.07
08 RADİLE 03.34
09 SERASPLAKAL STAR BEL DEDO 02.33
10 KEREM EYLE 03.04
11 ÇOBANKAT 05.44
12 AYDE VİNO PİYAM 03.27
13 VALE POPULARE 02.28
14 TRİ Mİ ZVEZDO 02.23
TOPLAM 46.51

JARNANA (Arnavutluk) 02.14

A S’ME JEP NJE UJE BALLUKE E PRERE
MESETETAJAPTRENDAFİLMEERE
JARNANA, JARNANE JARNANA MOJTEKEQEN E
O ME DOREN TENDE MOJ BALLUKE E PRERE
DORA MU NDODHE ZENE TRENDAFİL ME ERE
ME TE TU NDODHE ZENE MOJ BALLUKE E PRERE ME UNAZEN TENDE TRENDAFİL ME ERE
SU VERİR MİSİN BANA, KAHKÜLLÜM? 
NEYLE VEREYİM, MİS KOKULU GÜLÜM? 
YARNANA YARNANE YARNANA KAHKÜLLÜME 
ELİNLE VERSEN, KAHKÜLLÜM YA ELİM DOLU OLURSA, MİS KOKULU GÜLÜM? 
YA ELİN DOLU OLURSA, GÜZEL KAHKÜLLÜM? YÜZÜĞÜNLE VERİRİM, MİS KOKULU GÜLÜM

Biz bu türküyü Brenna’dan öğrendik, o da etnomüzikolog Jane Sugarman’dan, Sugarman ise Makedonya’da Arnavutça konuşan halktan.

GRABİLE YA, NANE MORİ (Makedonya) 03.39

GRABİLE YA, NANE MORİ, 
SMİLYANA DEVOYKA, 
GRABİLE YA, NANE MORİ, 
DO DEVET VOYVODİ, 
ODVEDE YA, NANE MORİ, 
VO GORA ZELENA. 
PROVİKNA SE, NANE MORİ, 
SMİLYANA DEVOYKA: 
“BOY Mİ BİYE, NANE MORİ, 
DO DEVET YUNAKA, 
KOY ME YUNAK, NANE MORİ, 
MENE KYE ME ZEME?” PROVİKNASE, 
NANE MORİ, TOY GYURGİ SUGARE: 
“YAS LE KYE TE ZEMAM, SMİLYO, 
ZA MLADA NEVESTA!”

SMİLYANA KIZI KAÇIRDILAR, 
ASİLERİN DOKUZ ŞEFİ KAÇIRDI ONU 
YEŞİL ORMANA GÖTÜRDÜLER 
SMİLYANA KIZ SESLENDİ: 
“DOKUZ YİĞİT KAVGA EDİYOR 
HANGİSİ BENİ ALACAK?” 
GYURGİ SUGARE SESLENDİ; 
“SMİLYO, SEN BENİM KARIM OLACAKSIN!”
Makedonya ve Bulgaristan’da dansın nabzı 11/8 atıyor. Vokal tarzı ise Makedonya’nın köy armonilerinden bugüne miras. Gyurgi Sugare, İlinden ayaklanmasına katılan bir öğretmen. Bitola yöresindeki Osmanlı karşıtı direnişe önderlik etti, 1906’da öldürüldü.

LALUN FLOGERES / KAVALLAR ÇALIYOR (Yunanistan) 02.12
Singathistos dansı (çömelmeli dans). Yunanistan’ın Trakya bölgesinde bir düğün yeri. Kızlar, erkekler bu hareketli ritme ayak uydurup karşılıklı dans etmektedir.

RAZBOLESE TSARE SÜLEYMAN (Bosna) 01.56
RAZBOLESE TSARE SULEYMANE AMAN
AMAN SÜLEYMAN
U BİYELO GRADU TSARİ GRADU* AMAN
AMAN TSARE GRADU
Pİ TAOGA SİNE İBRAHİME AMAN
AMAN İBRAHİM
YELTİ JAO BABO UMRİYETİ AMAN
AMAN UMRİYETİ

NİYE MENİ JAO UMRİYETİ SİNE AMAN 
AMAN UMRİYETİ
VEÇ Mİ JAO VYERNU LUBU OSTAVİTİ AMAN 
AMAN OSTAVİTİ

HASTALANIR SULTAN SÜLEYMAN
AMAN SÜLEYMAN
BEYAZ ŞEHİRDE, İSTANBUL’DA AMAN
SORAR OĞLU İBRAHİM
AMAN İBRAHİM
ÜZÜLÜR MÜSÜN BABA ÖLECEĞİNE
AMAN ÖLECEĞİNE
ÜZÜLMEM OĞLUM ÖLECEĞİME
AMAN ÖLECEĞİME
ÜZÜLÜRÜM SADIK ZEVCEMİ BIRAKACAĞIMA
AMAN BIRAKACAĞIMA
*Tsari gradu: Çar (Sultan) şehri, yani İstanbul.
Ünlü Sırp şarkıcı Predrag Gojkovic June’nin 45’liğinden öğrendiğimiz bu parçada da olduğu gibi, tarihsel etkileşimlerden ötürü Bosna kent müziğinde Osmanlı etkisi sık görülüyor.

EDİYE (Makedonya) 04.05
NE Mİ Sİ SE NASPALA
KUZUM BELA EDİYE
TRİ VEÇERİ BEZ MENE
NA ÇETViRTA YAS DOYDOV
KUZUM BELA EDİYE
TEBEDOMANEDAYDOV
YASTENÂYDOVZADVRATA
KUZUM BELA EDİYE
İ MENE ME KUNEŞE
NE Mİ FIRLAY İFTİRA
ÇAZİM, GLAVO PİYANA
YAS SUM BİLO KOD MAYKE
S ULYE SUM POLEVALA
ÇAZİM, GLAVO PİYANA
BELE RUKE SUM JARİLA

UYKUSUZ KALDIN, AK KUZUM EDİYE
BENSİZÜÇGECE
DÖRDÜNCÜ GECE DÖNDÜM, AK KUZUM EDİYE
AMA YOKTUN EVDE
BİR KAPININ ARDINDA BULDUM SENİ
AK KUZUM EDİYE
BEDDUA EDİYORDUN BANA
SAKIN İFTİRA ATMA BANA, ÇAZİM, SENİ AYYAŞ
ANAMIN EVİNDEYDİM
ÜSTÜME YAĞ DÖKÜLDÜ, ÇAZİM, SENİ AYYAŞ

YANDI GÜZEL ELLERİM

Anlaşılacağı gibi Ediye, Hediye-, Çazim de Kazım.
Makedonya ve Kosova’da söylenen bir türkü. Brenna
şarkıyı Sföaili Vebiya’nın kayıtlarından öğrendi.

MİLO Mİ E MAGOE (Bulgaristan) 02.54
MİLOMİEMAGDELEDRAGOMİE
PROSTOM MELA BELA MAGDENO MOME MORİ
UVAS DA DOYDAM
UVÂS DA DOYDAM MAGDE
PROSTOM MELA BELA MAGDENO MOME MORİ
NA STOL DA SEDNAM
NASTOL DA SEDNAM MAGDE
PROSTOM MELA BELA MAGDENO MOME MORİ
TEBE DA GLEDAM
DA TE İSPİŞA MAGDE
PROSTOM MELA BELA MAGDENO MOME MORİ
NA TEBE KNİGA

SEVİNİYORUM, MUTLU OLUYORUM
SENİ GİDİ SEVİMLİ, GÜZEL MAGDE
SİZE GELDİĞİMDE
SİZE GELEYİM
SENİ GİDİ SEVİMLİ, GÜZEL MAGDE
KARŞINA OTURAYIM
KARŞINA OTURAYIM
SENİ GİDİ SEVİMLİ GÜZEL MAGDE
SANA BAKAYIM
RESMİNİ ÇİZEYİM
SENİ GİDİ SEVİMLİ GÜZEL MAGDE
U’AfiİD A DCCHAİMİ
Pirin bölgesinden, Makedon köy polifonisi ve
geleneksel 9/8 eşliğinde, fotoğraf makinesi icat
olmadan önce çizilmiş bir sevgili portresi.

SARAKA İNİMA ME (Romanya) 06.07
SÂRAKÂ İNİMA ME
İAR ÎNCEPE-AMÂ DURE
HAİ HAİ İNİMÂ HAİ
LA MULTE RELE MÂ DAİ
SARAKA İNİMA ME
FOST-AM LA DOFTÛR CU-İE
POTİCA RE SU Ml-0 ZİS
CÂ LEACUR’İ LA İNİ MA NUS
LA İNİMA ESTİ-UN LEAC
CETERAŞİOMULDRAG

ZAVALLI KALBİM BENİM
İŞTE YİNE SIZLIYOR
HAY HAY KALBİM HAY
BENİ DERİNDEN YARALIYORSUN
ZAVALLI KALBİM BENİM
BU ACIYLA DOKTORLARA GİTTİM
DOKTORLAR KEDERİME
BİR ÇARE BULAMADI
KALBİMİN SIZISINI ANCAK
KEMANIN SESİ VE DOSTLARIM HAFİFLETİYOR
Transilvanya, Maramureş’ten çok sevilen, bizim de
çok sevdiğimiz bir şarkı: Fiorentina Satmari’nin
söylediği albümden öğrendik.

SE RASPLAKAL STAR BEL DEDO (Makedonya) 02.33
SE RASPLAKAL STAR BEL DEDO
ŞTO OSTAREL İ POBELEL
NE E VEKYE ZA LYUBENYE
GO DO GLEDA BABA NEDA
İ NA DEDO TİFKO DUMA
MILÇİ DEDO NE Mİ PLAÇİ
NELI BEVME İ NİYA MLADİ
SE LYUBEVME SE GIRLEVME
SE NASMEYAL STAR BEL DEDO
Sİ PREGIRNAL BABA NEDA
Sİ YA BAKNAL BABA NEDA

KOCA DEDE SIZLANIYORDU
YAŞLANDI DA SAÇLARINA AK DÜŞTÜ DİYE,
ARTIK SEVİLECEK YANI KALMIŞ MIYDI? 
NEDA NİNE GÖRDÜ ONU
HOŞ SÖZLERLE GÖNLÜNÜ AVUTTU
SUS BE DEDE, AĞLAMA
BİZ DE GENÇ DEĞİL MİYDİK BİR ZAMANLAR SEVİŞİRDİK, BİRBİRİMİZE SARILIRDIK
KOCA DEDENİN YÜZÜ GÜLDÜ
NEDA NİNE’YE SARILDI BİR GÜZEL ÖPTÜ

Ve dede ermiş muradına. Brenna türküyü, ünlü
Makedon şârkıcf Aleksandr Sariyevski’nin Toronto’da
1970’lerde yaptığı kayıttan öğrendi.

RADİLE (Yunanistan) 03.34
TSALİA Kİ ANGATHİA PATİSA RADİLE
OS PU NA S’AGAPİSO RADİLE
KE TORA PU S’AĞAPİSA RADİLE
MU LENE NA S’AFİSO RADİLE
KENURYA AĞAPİ AĞAPİSA RADİLE
PALYA DEN ASTOHİETE RADİLE
PALİOS BLOKOS ME SEVETE RADİLE
KENURYOS DEN T’ARNİETE RADİLE

ÇALILARA DİKENLERE BASTIM RADİLE
SENİ SEVİNCEYE KADAR RADİLE
VE ŞİMDİ Kİ SENİ SEVDİM RADİLE
SENİ BIRAKMAMI SÖYLERLER RADİLE
YENİ BİRİNE SEVDALANDIM RADİLE
ESKİSİNDEN DE VAZGEÇMEM RADİLE
ESKİSİ BANA SAYGI DUYAR RADİLE
YENİSİ DE BENİ REDDETMEZ RADİLE

Muammer bu şarkıyı, etnomüzikolog Yorgos
Melikis’in,Yunanistan’ın Doğu Rumeli bölgesinden
otantik kayıtları içeren albümünden öğrendi. Şarkı
Brenna’ya, Makedonya’da söylenen “Pavle mi ple…”‘yl
hatırlatıyor.

KEREM EYLE (Eski Yugoslavya) 03.04
GEL YANIMA GEL
AMAN AMAN YAVAŞ YAVAŞ
AH KEREM EYLE, KEREM EYLE
PEK NAZ ETME
OF, CANIM SIKMA, CANIM SIKMA
AH İNCİTME
ERMENİKA KAÇ BANA
FEDA OLSUN CAN SANA
GİTME CEVAHİR MISIR’A
AŞIK OLDUM BEN SANA

Çok bilinmeyen bir türkü olduğunu düşünüyorduk,
ama Romanya’da da, Midilli’de de karşımıza
çıkıverdi… Şarkıyı Roman şarkıcı Husnija’nın yaptığı kayıttan öğrendik.

ÇOBANKAT (Arnavutluk) 05.44
ÇOBANKAT MOJ QE ŞKOJNE ZALLİT
MOJ ÇOBANKAT
SHKOJNE E TJERRİN PER DJEMTE MALİT
MOJ ÇOBANKAT E

0 LİRİ LİRİ PER DJEMTE E MALİT E
DJEMTE MOJ ME YLLE TE KUQ MES BALLİT E
0 MOJ ÇOBANKAT E
OMOJTEMİRATE

TİRRMOTERMOJTETJERRİM
TU BEJME RROBA TRİMAVE
TİRRE TRASHE 0 MOS E TİRR HOLLE MOJ

PER TRİMAT QE FLEJNE NE DEBORE
0 MOJ NE DEBORE

NEHİRDEN GELEN ÇOBAN KIZLAR
KAZAK ÖRERLER DAĞLARDAKİ ERKEKLERİ İÇİN
ÖZGÜRLÜK DİYE HAYKIRIRLAR
ALINLARINDA AL YILDIZ TAŞIYAN ERKEKLERİ İÇİN
ÖRELİM KARDEŞİM, ÖRELİM KAZAKLARI
İNCE DEĞİL DAHA KALIN ÖRELİM,
ÜŞÜMESİN KARDA ERKEKLERİMİZ

Güney Arnavutluk türkülerinin armonilerini çok çarpıcı
buluyoruz. Tıpkı Tösk lehçesinde söylenmiş bu
pentatönik türkü gibi…

AYDE VİNO PİYAM (Makedonya) 03.27
AYDE VİNO PİYAM, NEPARA GO PİYAM 
AYDE NA RAKİYA, MOŞNE SUM MERAKLİYA

AYDE KOYNÇE YAVAM, KOYNÇE ACAMİYA 
AYDE YAS GO TERAM, DOMA DE VODİ

AYDE TOY ME VODİ, NA MOMİNİ PORTİ
AYDE PUSTİ PORTİ, BEYA ZATVORENİ

AYDE NE SUM PİLE, PORTİ DA PRELETAM 
AYDE NE SUM ZMİYA, ZDOLA DA SE PROYDAM

ŞARAP İÇERİM ÖYLESİNE
ASLINDA RAKININ TİRYAKİSİYİM
BİR ATIM VAR, TOY BİR AT
BİNERİM EVE GİTMEK İÇİN
BENİ GENÇ DİLBERİN KAPISINA GÖTÜRDÜ
AMA KIRILASI KAPILAR SIMSIKI KİLİTLİ
KUŞ DEĞİLİM, ÜZERİNDEN UÇAYIM
YILAN DEĞİLİM, ALTINDAN SÜRÜNEYİM
Demek, rakı ve şarap denince, atlar bile 7/8’lik ritimle koyuluyor yola. Bu şarkının Makedonya’da ve Bulgaristan’ın Pirin bölgesinde söylenen çeşitli versiyonları var. Şerefe!

VALE POPULARE (Arnavutluk) 02.28
Aslında sözlü bir Kuzey Arnavutluk türküsünden
uyarlanmış bir dans ezgisi. Kosova’da da biliniyor.
Bu versiyonu eski Yugoslavya baskısı bir 45’likten
öğrendik.

TRİ Mİ ZVEZDO (Bulgaristan) 02.23
TRİ Mİ ZVEZDO
NAY RANO GREYAT

P’RVA GREYO
DOLE POD SELO

VTORA GREYO
NASRETNASELO
TRETA GREYO
GORENATSELO
ÜÇ YILDIZ PARLIYOR
İLKİ KÖYÜN ALTINDA PARLIYOR
İKİNCİSİ KÖYÜN ORTASINDA PARLIYOR
ÜÇÜNCÜSÜ KÖYÜN ÜSTÜNDE PARLIYOR

Bulgaristan’ın Şop Bölgesi’nde hasat zamanı.
Kadınlar biraz soluklanmak için işe ara verdiklerinde,
esen rüzgara karşı türkü söyleyip köyün üç yakışıklı
delikanlısına selam yolluyorlar. Biz de türküye sesimizi
katıp yaşamımızdaki tüm yıldızlara selam ederiz…